Bizler yaş aldıkça bir çok gereksiz düşünce alışkanlıklarını edinme eğilimindeyiz. Bazılarını başkalarına mal edebiliriz edebiliriz yada çok tanıdık gelenler de olabilir…
Gereksiz düşünme desenlerinizi belirleyebilirsek, onları nerede kullandığımızı fark etmeye başlayabiliriz...
Peki bu düşünce kalıplarını, desenlerini nasıl bulacağız?
İşte size bir ipucu;
Bunlar sıklıkla zorlayıcı, üzücü durumlar öncesinde ve sırasında ortaya çıkarlar. İşte o zaman kesin ve net tutumlar içinde ağzımızdan vaktiyle aldığımız kararların bağlantısı olan düşünce desenleri çıkıverir.
Onları fark ettikten sonra belki geçmişte bizim olan ama halen zihnimizde olmasına hiç gerek olmayan yada annemize veya herhangi bir büyüğümüze ait olan bu düşüncelerin sizi artık zorlamadığını veya kendinizi bu düşüncelerden uzaklaştırmayı başardığınızı fark etme imkanı bulacaksınız. Böylece yeni gerçekliğinizde oluşan -aynı-durumu farklı görme şansınız doğacak...
Bizi farkında olmadan ve zihinsel yapımızdan da dolayı, düşünceleri adeta bir filtreden geçiririz. Ama genelliklere olumlu olanları değil, olumsuz olanları bu süzgeçten geçip bize ulaşmasına izin veririz. Olumsuz olanları büyütür ve onlardan beslenerek büyümelerine destek veririz.
Oysa ki yapmamız gereken şey çok basittir; "Onları fark edip serbest bırakmak!"
Şimdi bazı konularla ilgili düşünce desenlerimizi biraz kurcalayalım bakalım:)
Yargı;Hayatımızda şu anda gördüğümüz ve kanıtladığımız şeyleri tanımlamak yerine, başkalarından duyduğumuz şekilde olayları veya dünyayı değerlendirerek bazı kesin kararlar verme veya yargılar yapma.
"Bu doğru, bu yanlış" diye…Yani bir çeşit etiketlemek.
"Başarısız gibi hissediyorum, bir sürü kusurum var, eğer insanlar beni gerçekten tanırlarsa beni sevmezler"...
Sizi seven hiç kimse yok mu? Bu gerçek mi?
Akıl Okuma; Başkalarının neler düşündüğünü bildiğimizi varsaymak (genellikle bizimle ilgili)
“Benden hoşlanmadığını biliyorum!”
“İnsanlara davranış biçimimden dolayı beni sevmediklerini söyleyebilirim.“
Peki bu sizin düşünceniz mi? Bu ne kadar gerçek ?
Duygusal durumlara kapılıp, felaket senaryosu yazmak;
"Ay içimde bir his var, bu gün kötü bir şeyler olacak; kesin!"
Duyguların aslında düşüncelerin neden olduğu tepkiler olduğunu unutmamak lazım. Düşünceler ise birer reflekstir. Otomatiktir....Kapılmayalım:)
Öngörüyoruz; Adeta bir tahmin sanatı yapıyoruz. İnanıyoruz; sonra da gerçekleştiriyoruz...
"Biliyorum, bu sınavda başarısız olacağım..."
Böyle bir düşünce şekli içinde ciddi bir "geleceği bilen" yani medyumik güçlerini her zaman kullanan birisi edasıyla düşünülen bir cümle gibi görünüyor.
Peki bu öngörünün gerçekleşme oranı ne kadar yüksek?
Önümüzde kocaman bir "Dağ" varmış gibi yapmak;
Tehlike riskini veya olayların negatif yönlerini abartarak, pozitif olma olasılığını en aza indirgemek.
Yine yukarıdaki satırlarda izah ettiğim gibi, negatif işlerin ortaya çıkma ihtimali yüksek, pozitiflerin en aza indirilmesi olasılığı yüksektir.
Peki bu durumda siz;
Tehlike riskini abartıyor ve ama bunun muhtemelen iyi olacağına dair kanıtları küçültüyor muyum?
Yoksa olumsuzları abartarak ve pozitifleri en aza mı indirgiyorum?
Size şunu tavsiye edebilirim; Dağınızın "Büyük resim"deki yerini bulun ve büyük resim'e odaklanın. Korkunun küçüldüğünü deneyimleyeceksiniz.